Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Haydarpaşa Garı

Haydarpaşa garında başlar bu kente gelenlerin hikayesi , Kimisi bir avuç umut koyar cebine , kimisi yanında bir bavul özlemle... Hava kapali , serin ve kederli Bulutlar öbek öbek toplanmış , Haydarpaşadan  kente gelenlerin tam tepesinde... Denizin ortasinda bir vapur , selamlıyor ve belki de içten içe acıyor Vapur , çokça şahit oluyor Haydarpaşa garından kente gelenlere , yitirilen umutlara , bitmek tükenmek bilmeyen özlemlere... Bir ezan sesi yükseliyor garın ışıklarının ardından ve Haydarpaşada yeni bir vuslat başlıyor Ezan sesine karışan tren sesleri yeni umutlarin yeni özlemlerin habercisidir... Gardan sesler yükseldikçe vapur hızlanıyor , adeta Haydarpaşa garından kaçarcasına Ve nihayet vapur iskeleye yanaşırken keder dağılıyor , bulutlar gözyaşlarını döküyor haydarpaşa garından kente gelenlerin üzerine.. Haydarpaşa bu defa sadece gelen umutlari ve özlemleri karşılamıyor , kaybedilen hayalleri , yitirilen umutları ve katlanan özlemleri de yolcu ediyor... Haydarpaşa...

Rastgele !

Galata köprüsünün üstündeki o kalabalığı bilirsiniz ; sabahın erken saatlerinde gelen insanlar,  oltalarını köprünün bir ucundan diğerine doğru sıralar ve oltalarına takılacak balıkları sabırsızlıkla beklerler. Kimisinin şansı çok erkenden yaver gider ve derya kuzulariii bunlar !!! diyerek bağırır, yani kısa günün kârını nakde çevirmenin peşine düşer ya da arar dostlarını akşama yapılacak fasılın müjdesini verir. Bazısı ise inancını yitirmeden bekler belki az sonra bir balık oltaya takılır umuduyla. Oltasını ödünç aldığım Kemal abi ; sabahın 5'inden beri oradaymis ve bugün denizin çok bereketli olduğunu söylüyor. Oltayla tam poz verecekken bir balık takılıyor iğneye , Kemal abi heyecanlanmaya başlıyor... bu aslında her balıkçının istediği, saatlerce beklediği ve hayalini kurduğu ancak benim  vicdanen razı olmayacağım bir durum. O arada yaşanan 30 saniye çok uzuyor... kemal abi oltayı benden alıp kontrol ediyor, makarayı çevirmeye başlıyor; ve ardından  şu tepkiyi ve...

Kapılar

Kapılar, koca koca ve renk renk...! Hepsinin ardında ayrı bir gizem , hepsinin ardında ayrı bir alem... Bazen kapılar ardına kadar açılır , bazen adeta duvar... Bir kapıyı açarsın, sevdiğin herkes o kapının ardındadır , Bazen ise yalnızlıktır kapının diğer tarafı... Bazen çaresiz olduğunu düşünürsün, karşına bir kapı çıkar girersin içeri, küçük bir dokunuşun, her şeyin çaresi olduğunu görürsün... Bir gün ansızın başka bir kapıdan girersin içeri, inanırsın koşulsuzca, gidersin peşinden kapının ardındakilerin Ve bazen birilerine inandığın için bir daha inanamazsın kimseye... Kapılar ardına kadar açılır bazen , girersin içeri umduklarını bulamazsın Bazen kapılar kapalı olur sonuna kadar, göremezsin ama aslında istediklerin dışarıdadır... Kapıların dışında kalırsın bir süre .... Kırarsın, kırılırsın ,üzersin , üzülürsün ,mutlu edersin , mutlu olursun... Yaşarsın yaşattıklarını bir bir ve yaşamayı beklersin, yaşatıp da henüz yaşama zamanı gelmeyen onca şeyi... Beklersin gü...

Blog Yazarlığına Başlarken

Yazmak ya da yazabilmek hatta yazmaya çalışmak diyelim biz buna. Evet yazmaya çalışmak güzel bir duygu , yazdıklarının okunması birilerinin bu yazdıklarından faydalanması bir şeyler anlaması , hissetmesi vesaire ayrı bir haz verir insana. Blog yazarlığı yaygın bir uygulama , herkes bir yerlerde bir şeyler yazıp çiziyor , ben de bazen aklıma esenleri kağıda aktarırdım sonra bu aktardıklarım nerede diye arar dururdum.Bu dertten müzdarip olunca yakın çevremdekilerin bir  blog hesabı aç demelerine duyarsız kalamadım ve şu an itibariyle iyi bir tercih olduğunu da düşünmeye başladım. Artık benim de bir blogum var :)  ve bu blogda  ekonomiden finansa, güncel olaylara oradan tiyatroya bazen karaladığım şiirlere (karaladığımı sandığım) yer vereceğim.  En önemlisi,  yazmaktan çok keyif aldığım günlük yaşam içerisinde gözümüze takılan, bazen bizzat yaşadığımız bazen de sadece şahit olduğumuz diyaloglara , tuhaf insanlara ve tuhaf olaylara değineceğim , keyifli ve fayda...